Kenan İmirzalıoğlu oynadığı diziler neler ?

Şuan Ezel dizisinde oynamaktadır.

Kenan İmirzalıoğluOynadığı diziler

  • Deli Yürek (Yusuf Miroğlu) (1999)
  • Alacakaranlık (Ferit Çağlayan) (2003)
  • Acı Hayat) (Mehmet Kosovalı) (2005-2007)
  • Ezel (2009-...)

Palamut nedir ?

Meşe Palamudu (ya da kısaca Palamut), Türkiye'de yetişen meşe ağacının sap kısmı kapalı ve oval, diğer kısmı açık olan ve içinde pelit denilen kestane türünden yemişi olan sert ve tırnaklı bir meyve. Bazı türlerinin pelidi uzunca olur, kabuğundan dışarı çıkar ve fındığa benzer. Pelidin tatlıları olmakla birlikte genellikle acıdır ve hayvan yemi olarak kullanılır. Alakabak kuşu ve sincap, tavşan gibi kemirgen yabanıl hayvanların en önemli besin kaynağıdır. Palamut ise tanen bakımından zengindir ve şırası sepicilikte ve boya sanayiinde kullanılır.
Ağacının latince ismi Quercus İthaburensis'dir. Türkiye'nin batı ve kuzeybatı kesimlerinde daha çok rastlanır. Çalı türleri olduğu gibi kalın gövdeli, geniş ve yüksek türleri de vardır. Bu türleri yüzlerce yıl yaşar. Toprağa karışan ya da yabanıl hayvanların kışın yemek için toprağa gömdüğü pelitlerden ürer. Çok sert bir yapısı vardır. Kerestecilikte kullanıldığı gibi yüksek kalorili yakacak olarakta kullanılır.

Klavye Teknikleri Nedir neler?

F KLAVYENİN DOĞUŞU

Ulu Önder’imizin başlattığı yeniliklerden birisi de Türk Harflerine geçiş ve Arap alfabesinden kurtulmak olarak gördüğümüz ‘Harf İnkılabı’ydı. Bu yenilikçi hareketten sonra tüm ulus olarak Türkçemize sahip çıkmış ve bu konuda somut adımlar atmıştık. Yeni harflerimizi benimsemiş ve bunları çocuklarımıza öğretmiştik hem de Ulu Önder’in eşliğinde.














Bu adımlar sıklaştıkça ve teknoloji geliştikçe Atamızın başlattığı bu akımı sürdürmeye kararlı olan hocamız İhsan YENER konu hakkında devlet nazarında girişimlerde bulunmuş, 1946 yılında resmi makamlara “Türk diline uygun ve standart olarak kabul edilecek bir klavye geliştirilmesi” için yazılar yazmıştır. Bu yazılar sonucu dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri ile görüşmüş ve beraberinde Cumhurbaşkanımız Celal Bayar ile bu konu masaya yatırılmıştır. Görüşmeler sonucunda Sayın Cuhmurbaşkanımız bir komisyon kurulmasına ve bu konuda çalışmalar başlatılmasına ön ayak olmuştur. Bu tarihten sonra İhsan YENER ve oluşturulan komisyon Türk Dil Kurumu’nun kılavuzundan yararlanarak Türkçemizde kullanılan 30.000′e yakın kelimenin değerlendirmesini yapmıştır. (Komisyon içerisinde Türk denetçiler olduğu gibi konunun uzmanı olan yabancı katılımcılarda bulunmaktaydı.) Bu değerlendirmelerde, Türkçemizdeki sesli ve sessiz harf kullanımı en iyi şekilde ortaya çıkarılmış ve kelimeler içerisinde geçen harf ayrımı yapılmıştır. Bu harf ayrımı sonucunda Türkçemizde kullanılan sesli harflerin a, e, i, ö, u gibi sol ele ve diğer harflerin ise sağ ele oranlanarak oluşturulan F klavye hayata geçirilimiştir.

Klavyemiz 20 Ekim 1955 tarihinde resmi olarak kabul edilmiştir. 1974 yılında Türk Standartları Enstitüsü tarafından “zorunlu standart” olarak kabul görmüştür. Bu tarihten sonra yurtdışından gelecek olan klavyelerde F klavye olma zorunluluğu getirilmiştir. (Zira TSE’nin 1978 ve 1979 yılında yaptığı düzenlemeler bilgisayarları da içermekteydi)

Yukarıda görüldüğü gibi F klavyemiz 50 yıldan fazla bir zamandır ülkemizde kabul gören ve kullanılan bir klavye biçimidir. Bununla birlikte 1974 yılında TSE tarafından kabul edilmiş ve zorunlu hale getirilmiştir.


Q KLAVYE İLE ON PARMAK YAZILAMAZ MI?

F klavye ile on parmak yazım teknikleri kullanılarak yazılabilecek en iyi hızda yazı yazmanın ışığında aklımıza şöyle bir soru geliyor: “Q klavye ile on parmak yazı yazılamaz mı?” Bu soruyu isterseniz kendi klavyemizi ve Q klavyeyi inceleyerek cevaplayalım.

Q klavyede harf dizilimi Türkçe açısından çok olumsuzdur. Zira Türkçede en çok kullanılan sesli harf olan “A” harfi Q klavye düzeninde sol elin serçe parmağına denk gelmektedir. Sol elin serçe parmağı sürekli olarak q on parmak düzenine göre kullanılırsa elimiz çok çabuk yorulur. Bu isterseniz kendinizde deneyebilirsiniz. Q klavye üzerine sol elinizin serçe parmağı A harfine oturacak şekilde sırasıyla parmaklarınızı oturtun. Daha sonra elinizi hiç kaldırmadan sadece sol elinizin küçük parmağı ve sol el yüzük parmağı ile “ASA” kelimesini yazmaya çalışın. 5 veya 6. yazımdan sonra parmaklar ve dolayısıyla el bileği ekleminiz yorulmaya başlayacaktır. Ancak aynı kelime F klavyemizde sırasıyla sol elin işaret parmağı ve sağ elimizin işaret parmağı ile yazılacağından hiçbir yorulma belirtisi görülmez.

Sadece a veya diğer sesli harfler için geçerli olmamakla birlikte Q klavye düzeninde tüm harflerin yerleşimi Türk kullanıcısı için bir engel teşkil etmektedir. Bunu Q klavye üzerinde sesli harflerin dağınık yerleşiminden anlayabilirsiniz. Sesli harfler kelimeler içinde çok kullandığımız için önemlidir ve sürekli bu harfleri tuşlarız. Olaya birde sessiz harfler açısından bakalım. Türkçemizde en çok kullanılan sessiz harflerden birisi olan “K” harfi Q klavye düzeninde sağ elin orta parmağına denk gelmektedir. Ancak F klavyemizde bu harf sağ elin işaret parmağı üzerine denk gelir. Bunun nedeni K harfinin en çok kullandığımız sessiz harflerden birisi olması ve ellerimizin yorulmaması için hızlı ve kolayca vuruş yapabileceğimiz bir noktaya alınmasıdır. Sanırım bu bile F klavyenin farkını ortaya koyuyor, ne dersiniz?


YILLARDIR Q KLAVYE KULLANIYORUM, F KLAVYEYE GEÇMEM ZOR OLMAZ MI?

İnsan alıştığı bir düzenden başka bir düzene geçince kesinlikle bir sendeleme dönemine girer. Bu kaçınılmaz bir durumdur. Ancak yukarıda bahsedilen durumun klavye değiştirmede önemli olmayacağı bir gerçek, çünkü F klavyeye alışmanız sizin en fazla 3 gününüzü alır. Yapacağınız basit ve düzenli egzersizler ile kendinizi geliştirebilirsiniz. Unutmayınız ki, şu anda bu yazıyı yıllarca Q klavye kullanmış ve daha sonrasında F klavyeye geçerek dakikada 500 karakterin üzerinde yazı yazabilen birisi yazıyor.
Sadece F klavyeye geçmeyi isteyin bu size yeter. F Klavye on parmak teknikleri hakkında yardımcı olabilecek programlar ve yazılımlar edinmeye çalışın. Bu yazılımlar sizin klavye düzeninizi sağlamanızda büyük oranda yardımcı olacaktır.

Q klavyeden F’ye geçişte zorlanmazsınız, çünkü F klavye üzerinde klavyeye bakmadan (hatta bilgisayar ekranına bile bakmadan) yazım yapabilirsiniz. Bu sayede hızlı ve daha doğru bir yazı yazma tekniği elde edersiniz. Bunun zaman, para, rahatlık açısından getirilerini bilgisayar ile alakalı bir insansanız tahmin edebilirsiniz.
Kendinizi yormayın, birden F klavye öğrenmeye kalkmayın, öncelikle size bu konuda yardımcı olabilecek yönergeleri izleyin. Daha sonrasında kendinizi rahat hissettiğinizde F klavyeye geçin. Göreceksiniz F klavye ile aslında çok daha hızlı ve doğru yazı yazabileceksiniz. (İnanın şu anda bu yazılarda F klavye üzerinde yazılıyor, bu kadar çok yazıyı Q klavye ile yazdığınızı bir düşünsenize?)


OTURMA DÜZENİ VE PARMAKLARIN YERLEŞİMİ

F klavye ile yazı yazarken (yada başka bir klavyede) oturma düzeni çok önemlidir. Sandalyenize mümkün olduğunca dik oturun. Gerekirse sandalyenizi daha rahat olabileceğiniz bir başkasıyla değiştirin. Bilgisayar ekranı ile gözleriniz arasında en az 30 cm’lik bir mesafe olması idealdir. Bu mesafeyi veya biraz üstünü (40-50 cm gibi) korumaya çalışın.

Sol elinizin serçe parmağı klavyenizde A harfine gelecek şekilde (A diyorum çünkü muhtemelen bir Q klavye üzerinde F onparmak çalışacaksınız, bu sizin için bir dezavantaj değil aksine avantajdır) sıralayın. Sağ elinizin başparmağını da J harfi üzerine gelecek şekilde sırasıyla yerleştirin. Detaylı olarak yazmam gerekirse parmaklarınız;


SOL EL

Serçe Parmak: A | F klavyede U
Yüzük Parmak: S | F klavyede İ
Orta Parmak: D | F klavyede E
İşaret Parmağı: F | F klavyede A



SAĞ EL

İşaret Parmağı: J | F klavyede K
Orta Parmak: K | F klavyede M
Yüzük Parmak: L | F klavyede L
Serçe Parmak: Ş | F klavyede Y


Baş Parmaklar: Space (iki parmakta boşluk tuşunun üzerinde olmalıdır.)
şeklinde dizilmelidir. Gördüğünüz gibi parmakların düzeni sadece orta blok için geçerli. Parmaklarınız yazmaya başlamadan önce ve yazarken sürekli bu blok üzerinde olmalıdır. Diğer harflere parmaklarınız geçiş yapacaktır. Örneğin T harfini yazabilmek için sağ elin işaret parmağını bir yana kaydırırsınız. N yazabilmek için sağ el orta parmağınızı bir yukarı kaydırırsınız. Bu şekilde kaydırmalar ile on parmak yazım tekniğine başlayabilirsiniz.

Parmaklarınızın pozisyonu hızlı yazı yazarken çok önemlidir. Bu nedenle parmaklarınızın yerleşimine dikkat etmeniz gerekiyor. Parmaklarınızı doğru harfler üzerine koyduktan sonra, klavye üzerine bırakmayın. Mümkün olabildiğince parmaklarınızın ilk eklemi ile orta eklemi arasında belli bir açıyı koruyun. Parmakların sürekli bu pozisyonda durması ve hareket etmesi ekleminizde mobilizasyon sağlayacağı için yorulma hissetmezsiniz.

Bununla birlikte sorun teşkil eden bir diğer durum ise parmaklarımızı klavye üzerine yerleştirdikten sonra el bilek ekleminin pozisyonudur. El bileğinizi F klavyedeyken zorlamayın. Daha rahat ve hızlı nasıl yazabiliyorsanız o şekilde konumlandırın. İdeal olan biçim el ile kol arasında oluşturulacak düz bir açı ile yazmaktır. Bu konuda kendinizi sıkmayın, rahat ettiğiniz şekli tercih edin. Zaten ileride klavyemizi kullanmaya devam ettikçe kendi pozisyonunuzu ayarlamakta zorluk çekmeyeceksiniz.


F KLAVYE’Yİ BİLGİSAYARIMDA NASIL KULLANACAĞIM?

F klavye düzenine geçebilmek için öncelikle kullandığınız işletim sisteminin Dil özelliklerini değiştirmeniz gerekiyor. Örneğin Windows XP kullanıcısı iseniz, Başlat >> Ayarlar >> Denetim Masası >> Bölge ve Dil Seçenekleri bölümüne tıklayın, açılan ekranda Diller sekmesinden Ayrıntılara geçiş yapın. Karşınıza gelen alanda Ekle diyerek Türkçe F klavyeyi sisteminize tanıtabilirsiniz. Bu sayede F klavye ile yazılar yazabilirsiniz. Şayet Q klavyeyi bilgisayarınızdan kaldırmadıysanız Shift+Ctrl tuş kombinasyonu ile F klavyeye anlık geçişler yapabilirsiniz.


NERDEN BAŞLAYACAĞIM?

Başlamak bitirmenin yarısıdır. Herşeyden önce parmaklarınızın yerleşimini ve oturma düzeninizi sağladıktan sonra önce basit kelimeler yazarak yazmaya başlayın. Yazım tekniğinin başında Aka, yaşa, uyu, taka, kat, yat gibi kelimeler yazılır. Bu kelimelerin yazılmasının amacı hem çok kullanılan ve sesli harflerin hakim olduğu klavye orta bloğuna alışmak ve parmaklarınızı bu alanda -konumlandırmaktır. Bununla birlikte harflerin yerlerini iyi ezberlemeye çalışın. Bu ezberleme süreci çok kısa bir zamanını alacaktır, zaten daha sonrasında parmaklarınız gideceği harfi kendisi bulacaktır. Siz bu konuda herhangi bir sıkıntı çekmeyeceksiniz.


F KLAVYE BULAMIYORUM!

Evet doğrudur, şu anda ülkemizde yer alan bilişim firmaları ve bu konuda yurt dışından parça getirten firmalarda dahil olmak üzere bir Q klavye üstünlüğü var. Satılan bilgisayarların konfigürasyonunda her zaman Türkçe Q klavye ibaresini görürsünüz, ancak daha şu zamana kadar bir konfigürasyonda Türkçe F Klavye yazımını görmedim. Bu konunun sanırım devlet nezdinde araştırılması, müdahale edilmesi gerekiyor. Yasayla zaten desteklenen bu konu, gümrük mevzuatındaki ve yasalardaki boşluklardan yararlanılarak Q kullanımına zorlama olarak bizlere geri dönüyor. Son dönemlerde biraz daha sık bulmakla birlikte Q klavyeyi bulabildiğiniz rahatlıkta F klavyemizi piyasada bulamıyorsunuz. F klavye ile yazan üstatlarımız bana “zaten gerek yok, biz klavyeye bakmadan yazı yazıyoruz” diyebilirler. Ancak daha başlangıç aşamasında olan bir insanın o klavyenin düzenini görerek öğrenmesini ben kendi açımdan daha doğru buluyorum. Zaten ileride F klavye ile yazmaya devam ettikçe Q da olsa F de olsa klavyeye bakma ihtiyacı hissetmeyeceksiniz.


KLAVYE İLE ÇOK HIZLI YAZDIĞIMA İNANIYORUM, HIZIMI NASIL ÖĞRENEBİLİRİM?

Şayet hızınızı (klavye yazım hızınızı) öğrenmek istiyorsanız bunun için size Microsoft Office paketi içinde bulunan Ms Word programını tavsiye edeceğim. Hızımızı öğrenmek için sadece bu program yeterlidir. Peki nasıl yapacağız? Hemen kısaca izah edeyim; öncelikle yazmak istediğiniz metni seçin ve rahatça görüp yazabileceğiniz bir alana konumlandırın. Daha sonra boş bir word belgesi açarak hemen yazmaya başlayın.

Yazınızın uzun yada kısa olması önemli değilir, ancak kafi miktarda bir yazı olması hızınızı öğrenmek açısından idealdir. Daha sonra yazınız bittiği an hemen CTRL+S tuş kombinasyonunu kullanarak dosyayı kaydedin. Dosyayı kapatmadan program menüsünden, Dosya > Özellikler > İstatistikler alanına gelin. Burada geçen zamanınızı ve Karakter sayınızı bulun. Örneğin 5 dakikada 2000 karakter yazıyorsanız bunu 5′e bölerek dakikadaki karakter hızınızı hesaplayabilirsiniz. Böylelikle 400 karakter/dk sizin yazım hızınız olacaktır. Bunun içinden yanlış yazdığınız kelimeleri de çıkararak tam ve doğru yazım hızınızı hesaplayabilirsiniz. Word programı Türkçe’de hatalı yazılan sözcükleri ve karakterleri otomatik olarak bizlere sunduğu için bu programı tavsiye ediyorum. Yoksa sizde boş bir metin editörü (notpad, word, wordpad gibi) açarak belli bir zaman yazı yazabilir ve bu zamanda yazdığınız karakterleri birbirine bölerek hızınızı bulabilirsiniz.

Q Klavye On Parmak Yazım Kuralları

Temel fikir aynı parmaklara sürekli olarak aynı harflere basılması böylece harflerin yerlerinin kolay ezberlenmesi ve klavyeye bakmadan yazı yazılmasıdır. Böylece yazan kişi yazarken, elleri klavyeyi kapatsa bile harfleri aramak için üzerine eğilmek zorunda kalmaz. On parmak öğrenmedeki en önemli kurallar klavyeye bakmamak, sürekli aynı harfe aynı parmak ile basmak ve ellerin doğru yerleştirilmesidir.






On Parmak Kullanmanın Yararları
  • Daha az yorulmak.
  • Daha hızlı yazmak
  • Bilgisayar başında daha sağlıklı durmak.
  • Klavyeye bakma zorunluluğunun ortadan kalkması
Sol Elin Yerleştirilmesi

Sol elin işaret parmağı bu çıkıntılı F harfine gelecek şekilde resimdeki gibi sırasıyla yerleştirilir. Bundan böyle her iki elin de baş parmakları yalnızca Boşluk, space, tuşuna gelecek şekilde yerleştirilir.

  • Serçe Parmak: Serçe parmak normalde A harfinin üzerine gelir. Ama [1], [Q], [A], [Z] harflerine ve bu harflerin oluşturduğu hattın sol tarafındanki tuşlara basar.
  • Yüzük Parmağı: Normalde S harfinin üzerinde hazır durur ama [2], [W], [S], [X] Harflerine de basar.
  • Orta Parmak: Normalde D harfinin üzerinde hazır durur ama [3], [E], [D], [C] harflerine de basar.
  • [b]İşaret Parmağı: Normalde Çıkıntılı F harfinin üzerinde hazır bulunur ancak [4], [R], [F], [V] Hattı ile birlikte [5], [T], [G], hattındaki harf ve rakamlara da gerektiğinde basar.
  • Baş Parmak: Yalnızca Boşluk Tuşu (Space Bar) ' na basacak şekilde yerleştirilir.
Sağ Elin Yerleştirilmesi

Sağ elin işaret parmağı, resimdeki gibi çıkıntılı J harfinden başlamak üzere sıra ile yerleştirilir. Bundan böyle her iki elin de baş parmakları yalnızca Boşluk, space, tuşuna gelecek şekilde yerleştirilir. Kılavyeye, artık sag el hep bu şekilde yerleştirilir.
  • Baş Parmak: Yalnızca Boşluk Tuşu (Space Bar) ' na basacak şekilde yerleştirilir.
  • İşaret Parmağı: Normalde Çıkıntılı J harfinin üzerinde hazır bulunur ancak [7], [u], [J], [M] Hattı ile birlikte [6], [Y], [H], [N]
  • Orta Parmak: Normalde K harfinin üzerinde hazır durur ama [8], [i], [K], [Ö] harflerine de basar.
  • hattındaki harf ve rakamlara da gerektiğinde basar. Yüzük Parmağı: Normalde L harfinin üzerinde hazır durur ama [9], [O], [L], [Ç] Harflerine de basar.
  • Serçe Parmak: Serçe parmak normalde Ş harfinin üzerine gelir. Ama [ğ], [ü], [Ş],[i][p] [.] tuşlarına ve bu tuşların oluşturduğu hattın sağ tarafındanki Harf Tuşları Grubuna basar.

Alıntıdır

Rappelz npc neler?


Rappelz Canavarlar Neler ?


Web dilleri neler ?

Bu yazıda bu dillerden en popülerlerinin anlatımını ve desteğini sağlayan sitelerin adreslerini bulabileceksiniz.

HTML
HTML (HyperText Markup Language / Hareketli-Metin İşaretleme Dili) basitçe, browserlarla görebileceğimiz, internet dokümanları oluşturmaya yarayan bir çeşit dildir. Örneğin, okuduğunuz bu sayfa, HTML dili kullanılarak hazırlandı. Siz de browser'ınızı (Internet Explorer, Netscape Navigator...) kullanarak bu sayfayı ekranınızda görüntülüyorsunuz. Tanımda geçen "internet dokümanı" ifadesinin yanı sıra HTML ile oluşturduğunuz belgeleri harddiskinize kaydedebilir ve internet bağlantınız olmasa bile bu belgeleri görüntüleyebilirsiniz. HTML, programlama dilleri (pascal, basic...) gibi bir programlama mantığı taşımadığından, öğrenilmesi gayet kolay bir dildir. Dilden ziyade, kabaca metinleri ya da verileri biçimlendirmek, düzenlemek için kullandığımız komutlar dizisi bile diyebiliriz HTML için.

ASP
ASP (Active server pages) bir web programcılığı ve elektronik ticaret teknolojisidir. Günümüzdeki profesyonel anlamda yayımlanan birçok web sitesi, ASP teknolojisi üzerine kurulmuştur. Web programcılığı anlamında kendini geliştirmek isteyen herkes mutlaka bu dili öğenmelidir.


PHP
Rasmus Lerdorf tarafından öncelikle kendi kişisel web sayfalarını yazmak için geliştirilmesi nedeniyle 'P'ersonal 'H'ome 'P'ages adının kısaltması olarak karşımıza çıkan PHP, HTML gömülü (HTML-embedded) bir script dilidir. Özellikle, web uygulamaları geliştirenlerin dinamik ve havada (on the fly) üretilen web sayfalarını hızlı bir şekilde yazmaları için düşünülmüştür. Dilin sentaksı gelştirilirken C, Java ve en çok da Perl'den esinlenilmiştir. Bu nedenle bu dillerden herhangi birisini bilen bir kullanıcı için PHP'ye geçmek hiç de zor olmamaktadır.


JavaScript
JavaScript Web sayfaları için yeni bir scripttir ve özelliği HTML sayfanızın içine yerleştirilebilmesidir. JavaScript ile ilginç elemanlar kullanarak HTML sayfanızı geliştirecek birçok olanağa sahip olabilirsiniz. Örneğin, kullanıcının sayfanızı incelerken yaptığı hareketlere anında karşılık verebilirsiniz. JavaScript'in yardımıyla gerçekten de kaliteli Web sayfaları yaratabilirsiniz. Şu anda internet üzerinde JavaScript ile ilgili birçok örnek bulunmaktadır.


CGI
CGI, Common Gatevay Interface kelimelerinin başharflerinden oluşan bir kısaltmadır. Türkçesi de "ortak geçit arayüzü" anlamına gelir. CGI ile ziyaretçi tarafından server'a bir iş yaptırılır. Bu iş ziyaretçinin veritabanı olarak kullanılan dosyalara belli konularda kayıt yapabilmesi şeklinde olabileceği gibi ziyaretçi sayısının sayılması, cookie ile yapılan işlemler, web üzerinden mail gönderilmesi şeklinde geniş bir yelpazede devam eder.

Namaz Nasıl Kılınır?

Namaz Nasıl Kılınır?
Bilindiği gibi namazlar farz, vacib, sünnet ve müstahab kısımlarına ayrılmakta ve ikişer, üçer, dörder rekatlı bulunmaktadır. Bu namazlar daha önce yazdığımız üzere farzlarına, vaciblerine, sünnetlerine ve adabına riayet edilerek şöyle kılınır:
1) Sabah Namazı
Sabah namazının iki rekat sünnetini kılmak için: "Niyet ettim bugünkü sabah namazının sünnetini kılmaya", diye niyet edilir. Hemen eller yukarıya kaldırılıp "Allahu Ekber" diye tekbir alınır. Ondan sonra eller bağlanır ve "Sübhaneke allahümme ve bihamdike ve tebarekesmüke ve tealâ ceddüke ve la ilahe gayrük" okunur. Arkasından "Eûzübillahimineşşeytani'r-racim Bismillahirrahmanirrahim" diyerek eûzü besmele çekilip Fatiha suresi okunur sonra "Amîn" denir ve bir mikdar daha Kur'an okunur (1). Arkasından "Allahu Ekber" deyip rükûa varılır. Bu halde en az üç defa "Sübhane Rabbiye'l-Azîm" denir. Sonra "Semiallahülimen hamideh" denilerek ayağa kalkılır. Ayakta "Allahümme rabbena ve lekelhamd" denilir (2). Ondan sonra "Allahu Ekber" diyerek secdeye varılır. Secde halinde de üç defa "Sübhane Rabbiyel'alâ" denir. Sonra "Allahu Ekber" denilerek kalkılır ve dizler üzerine oturulur ve bir tesbih miktarı durulur. Yine "Allahu Ekber" denilerek ikinci secdeye varılır. Bunda da üç defa "Sübhane Rabbiyel'alâ" denilir. Bununla bir rekat bitmiş olur.
Bu ikinci secde arkasından "Allahu Ekber" denilerek ikinci rekata kalkılır. Tam ayakta iken yalnız besmele çekilir. Fatiha suresi ve bir mikdar daha Kur'an okunur. Birinci rekatta olduğu gibi, rükû ve secde yapılır. İkinci secdeden sonra oturulur ki, buna "Ka'de = oturuş" denir. Burada "Ettehiyyatü lillâhî ve Allahümme Salli ve Barik, Rabbena atina" diyerek dualar sonuna kadar okunur. Sonra "Esselâmü Aleyküm ve Rahmetullah" diyerek sağ tarafa ve yine "Esselâmü Aleyküm ve Rahmetullah" diyerek sol tarafa selam verilir. Böylece iki rekatlı namaz bitmiş olur (3).
Bütün bu tekbirler, tesbihler ve kıraatlar, yalnız namaz kılanın işitebileceği bir sesle gizlice yapılır.
Namazda erkeklerle kadınların ellerini nasıl kaldıracakları, nasıl bağlayacakları, rükû ile secdede ve ka'delerde nasıl vaziyet alacakları "Namazın sünnetleri ve edebleri" bölümünde bildirilmiştir.
Sabah Namazının iki rekât Farzına gelince: Önce yalnız erkeklere mahsus olmak üzere ikamet getirilir. Sonra "Bugünkü sabah namazının farzını kılmaya" diye niyet edilir. Eller kaldırılarak "Allahu Ekber" diye namaza başlanıp eller bağlanır. Sabah namazının sünnetinde bildirildiği gibi iki rekat kılınır ve tamamlanmış olur. Yalnız sabah namazlarının farzlarında Fatiha'dan sonra biraz fazla Kur'an okunması sünnettir. Bu sünnetin en az derecesi kırk ayettir. Bununla beraber üç kısa ayet de okunması caizdir. Vaktin çıkmasından korkulduğu zaman az ayet okunur. Öyle ki, yalnız Fatiha ile veya birkaç ayet ile yetinilir.
Yalnız başına bu sabah namazının farzını kılan kimse, tekbirleri ve "Semiallahu limen hamideh" cümlesini, Fatiha'yı ve ekleyeceği ayetleri aşikare olarak okuyabilir.
2) Öğle Namazı
Öğle namazının ilk dört rekat sünnetinin evvelki iki rekatı, tam sabah namazının iki rekat sünneti gibi kılınır. Yalnız bunda niyet "Bugünkü öğle namazının ilk sünnetine" diye yapılır. Bir de bunda ikinci rekattan sonraki oturuş, son oturuş değil, birinci oturuş (ka'de) olduğundan bu oturuşta yalnız "Tahiyyat" okunur. Sonra "Allahu Ekber" deyip ayağa kalkılır. Yalnız Besmele, Fatiha ve bir mikdar da Kur'an okunarak yukarda bildirildiği şekilde, rükû ve secde yapılır. Ondan sonra dördüncü rekat için "Allahu Ekber" denilerek ayağa kalkılır. Bunda da yalnız besmele ile Fatiha ve bir mikdar da Kur'an okunarak yine bildirildiği gibi, rükû ve secdelere varılır. Sonra oturulur; bu oturuş son ka'dedir. Bunda da Tahiyyat okunduktan sonra, Salli ve Barik, Rabbena atina duaları tamamen okunup, yazdığımız şekilde, iki tarafa selam verilir. Böylece bu dört rekat sünnet kılınmış olur.
Öğle Namazının Dört Rekat Farzına Gelince: Sünnetten sonra namaza aykırı bir iş yapmadan ayağa kalkılır. İkamet getirilir. O günkü öğle namazının farzını kılmaya niyet edilir. Eller yukarıya kaldırılarak "Allahu Ekber" diye tekbir alınır. İlk iki rekatı sabah namazının iki rekat farzı gibi kılınır. Ancak bu iki rekattan sonraki oturuş, birinci ka'de olduğundan bunda yalnız "Tahiyyat" okunur. Ondan sonra "Allahu Ekber" denilerek üçüncü rekata kalkılır. Yalnız Besmele ile Fatiha okunur. Anlatıldığı gibi rükû ve secdelere varılır. Sonra "Allahu Ekber" diyerek dördüncü rekata kalkılır. Besmele ile yalnız Fatiha suresi okunarak rükû ve secdelere gidilir. Sonra oturulur. Bu oturuş son ka'dedir. Bunda "Tahiyyat" okunduktan sonra "Salli ve Barik, Rabbenâ âtinâ" duaları okunur ve iki tarafa selam verilir. Böylece öğlenin farzı bitmiş olur.
Öğlenin farzında okunacak ayetler, sabah namazında okunacak mikdardan daha az olur.
Öğlenin Son İki Rekat Sünnetine Gelince: Bu da, "Bugünkü öğle namazının son sünnetini kılmaya" diye niyet edilip tamamen sabah namazının sünneti gibi kılınır. Bu son sünneti dört rekat kılmak müstahabdır. O zaman ya her iki rekatta bir selam verilir veya dört rekatın sonunda selam verilir. Dört rekat sorumda selam verilince, ilk oturuşta yalnız "Rabbena atina" duası okunmaz. Üçüncü rekat için tekbir alınarak ayağa kalkınca yine "Sübhaneke" okunur. Sonra bu son iki rekat evvelki iki rekat gibi kılınır.
Yalnız başına namaz kılan kimse, öğle namazlarının hem sünnetlerinde, hem de farzında kıraati, tekbirleri, tesbih ve tahmidleri gizlice yapar.
3) İkindi Namazı
İkindi namazının dört rekat sünnetinin her iki rekatı, müstakil (iki rekatlı) namaz gibidir. Onun için bu dört rekatın her iki rekatı (şef'î) tamamen sabah namazının iki rekat sünneti gibi kılınır.
Şöyle ki: Önce o günkü ikindi namazının sünnetini kılmaya niyet edilir. Bu namazın ilk iki rekatı bildirildiği gibi kılınınca oturulur. Bu oturuş, son oturuş demektir. Bunda "Tahiyyat ve salavatlar" okunur. Yalnız "Rabbena atina" duası okunmaz. Sonra "Allahu Ekber" diyerek üçüncü rekata kalkılır. Sübhaneke ve Eûzü Besmele'den sonra Fatiha ile bir mikdar ayet okunarak rükûa ve secdelere varılır. Ondan sonra tekbir ile dördüncü rekata kalkılarak yalnız Besmele ile Fatiha ve bir mikdar da Kur'an okunur. Sonra yine rükû ve secdelere varılır. Ondan sonra oturulur. Bu son oturuş olduğu için bunda "Tahiyyat ile Salavatlar" ve "Rabbenâ âtinâ" okunur ve iki tarafa selam verilir.
İkindi Namazının Farzına Gelince: Bu da tamamen öğle namazının farzı gibi kılınır. Yalnız niyet değişir. O günkü ikindinin farz namazını kılmaya niyet edilir.
Tek başına namaz kılan kimse, ikinci namazının sünnetini de, farzını da öğle namazı gibi gizli okuyarak kılar.
4) Akşam Namazı
Akşam namazının üç rekat farzı, öğle ile ikindi namazlarının ilk üç rekat farzları gibi kılınır. Şöyle ki: O günün akşam namazının farzını kılmaya niyet edilip namaza tekbir ile başlanır. Yukarda açıklandığı üzere ilk iki rekatı kılınarak oturulur. Bu, birinci oturuştur. Bunda yalnız "Tahiyyat" okunur. Ondan sonra üçüncü rekata kalkılarak yalnız besmele ile Fatiha suresi okunur. Sonra "Allahu Ekber" denilerek rükû ve secdelere varılır. Ondan sonra oturulur ki, bu da son oturuştur. Bunda "Tahiyyat ile Salavatlar" ve "Rabbenâ âtinâ" okunur, iki tarafa selam verilir.

Akşam namazının farzında vaktin darlığından dolayı kısa sureler okunur.
Akşam Namazının Sünnetine Gelince: Bu da "Bu akşam namazının sünnetini kılmaya" diye niyet edilip tam sabah namazının sünneti gibi kılınır. Bu sünneti altı rekat olarak kılmak ise müstahabdır. Bu halde her iki rekatta bir selam vermeli ve aynı şekilde her iki rekatı kılmalıdır. Bununla beraber dört rekatında bir selam verilip ikindi namazının sünneti gibi de kılınabilir. Bu ziyade olan dört rekat namaza "Salât-ı Evvabîn" denir. Bunun çok sevabı vardır.
Tek başına akşam namazının farzını kılan kimse, onu sabah namazının farzı gibi aşikare de kılabilir.
5) Yatsı Namazı
Yatsı namazının ilk dört rekat sünneti, tamamen ikindi namazının dört rekat sünneti gibi kılınır. Dört rekat farzı da, tamamen öğle ve ikindi namazlarının farzları gibi kılınır. İki rekat son sünnetine gelince, bu da tamamen sabah ve akşam namazlarının iki rekat sünnetleri gibi kılınır. Yalnız niyetler değişir, yatsı namazının farzına ve sünnetine niyet edilir. Yatsı namazının son sünneti de, dört rekat olarak kılınabilir. Bu halde tamamen ilk dört rekat gibi kılınır. Bununla beraber iki rekatta bir selam vermek sureti ile de kılınabilir. Bu takdirde her iki rekatın ka'desinde "Tahiyyat ile Salavatlar" ve "Rabbena atina" duası okunur. Geceleyin kılınan nafile namazlarda daha faziletli olan, böyle iki rekatta bir selam vermektir.
Tek başına namaz kılan kimse, yatsı namazının farzını sabah namazının farzı gibi namaz surelerini sesli okuyarak da kılabilir.
6) Vitir Namazı
Üç rekattan ibaret olan vitir namazı da şöyle kılınır: Önce o günün vitir namazını kılmaya niyet edilir. "Allahu Ekber" denilerek namaza başlanır. Sübhaneke okunduktan sonra "Eûzü Besmele" çekilerek Fatiha okunur. Arkasından bir mikdar daha Kur'an-ı Kerîm okunur. Açıklandığı şekilde rükû ve secdelere gidilir. Sonra ikinci rekata kalkılır ve yalnız besmele ile Fatiha suresi ve bir mikdar daha Kur'an-ı Kerîm okunarak yine rükû ve secdelere varılır. Ondan sonra oturulur. Bu oturuş birinci ka'dedir. Bunda yalnız "Tahiyyat" okunur. Ondan sonra "Allahu Ekber" denilerek üçüncü rekata kalkılır. Bunda da yalnız Besmele ile Fatiha ve bir mikdar daha Kur'an-ı Kerîm okunarak daha ayakta iken eller kaldırılıp "Allahu Ekber" diye tekbir alınır. Tekrar eller bağlanıp ayakta "Kunut" duası okunur. Sonra "Allahu Ekber" diye rükû ve secdelere gidilir. Ondan sonra oturulur. Bu da son oturuşdur. Bunda da bildiğimiz gibi "Tahiyyat ile Salavatlar" ve "Rabbenâ âtinâ" duası okunarak iki tarafa selam verilir.
İmam Şafiî'ye göre, vitirde Kunut duasını okumak, ramazanın son yarısına mahsustur ve rükûdan kalkınca, okunur. Şafiî'lere göre vitir namazının en azı bir rekat, en çoğu da on bir rekâttır.
Hangi namazın kaç rekat olduğunu ve hangilerinin birbirine benzediğini daha kolay anlamak için aşağıdaki "Benzerlik Tablosu"ndan yararlanın.

Hard Disk Nasıl çalışır?

Artık bütün masaüstü sistemlerde en az bir hard disk bulunuyor. Hatta VCR cihazlarından camcorderlara ve mp3 playerlara kadar pek çok elektronik alette de hard diskleri görmeye yavaş yavaş alışıyoruz. Nerede kullanılırsa kullanılsın bütün hard diskler tek bir amaç için üretilir: Sayısal bilgileri kalıcı şekilde depolamak.
Bir hard disk bilgisayarlarımızda kullandığımız ana belleğin aksine güç kesilse bile içindeki bilgileri korur ve bu özelliğiyle bilgisayarımıza "hatırlama" yeteneği kazandırır. Hard diskinize bir kez kaydettiğiniz bir dosyaya bilgisayarınızı defalarca açıp kapatsanız bile onu silmediğiniz sürece ulaşabilirsiniz.

hdd ust Hard Disk Nasıl Çalışır?
hdd alt Hard Disk Nasıl Çalışır?

İçeriye giriyoruz

Bütün hard diskler temelde aynı yapıdadır. Bir hard disk en basit haliyle şu parçalardan oluşur: Bilgilerin manyetik olarak depolandığı bir veya daha fazla sayıda plaka (platter), okuma yazma kafaları, plakalarla okuma yazma kafalarının hareketini sağlayan motorlar ve diskin kontrolünden sorumlu devreleri üzerinde barındıran kontrol kartı.

hdd icerisi Hard Disk Nasıl Çalışır?


Şimdi bu parçaları ve bir hard diskin nasıl çalıştığını inceleyelim.

Plakalar

Bilgileri saklamak için kullanılan plakalar alümünyum, cam gibi manyetik duyarlılığı olmayan maddelerden yapılır. Plakalarda daha uygun ısı direnci özellikleri ve daha ince yapıda kullanılabildiği için temel madde olarak modern disklerde alüminyum yerine cam kullanılır ve cama kırılmasını engelleyecek kadar da seramik karıştırılır. Daha sonra bu plakaların yüzeyleri manyetik duyarlılığı olan bir filmle kaplanır.
hdd platter Hard Disk Nasıl Çalışır?
Bir hard diskte birden fazla plaka bulunabilir.

Eskiden plakaların yüzeylerine temel maddesi demir oksit olan bir sıvı dağıtılarak sürülürdü fakat hard disklerin kapasitelerinin artmasıyla bu teknolojinin sınırlarına ulaşılması çok sürmedi. Ayrıca okuma/yazma kafasının plakaya çarpması durumunda da bu yöntemle üretilen plakalar kurtulamıyordu ve diski değiştirmekten başka çare yoktu. Günümüzdeyse electroplating denen bir yöntemle plakaların yüzeyi kobalttan oluşan bir filmle kaplanır. Son olarak da bu filmin üzerine kafa çarpmalarına karşı bir miktar koruma sağlayan bir tabaka daha çekilir.
Bilgiler plakalarda sektörler (sector) ve izler (track) halinde saklanır. Her sektör 256, 512 gibi belirli bir sayıda byte içerir ve plaka boyunca yanyana duran bütün sektörlerin oluşturduğu yapılara da iz denir. Diskin kendisi veya işletim sistemi sektörleri gruplayarak onları cluster denen yapılar halinde topluca işler. Low level formatting denen işlemle plakalar üzerinde sektörler ve izler oluşturulur, bunların başlangıç ve bitiş noktaları plakalar üzerinde belirlenir. Daha sonra da high level formatting yapılarak dosya depolama yapıları oluşturulur ve dosyaların palakarda oluşturulan sektörlere ve izlere hangi düzende yazılacağı belirlenir. Low ve high level formatting işlemleri sonrasında plakalar okuma/yazmaya hazır hale gelir. Aşağıdaki şekilde mavi renkle bir sektör, sarıyla da bir iz gösteriliyor.
hard disk track Hard Disk Nasıl Çalışır?

Plakar üzerinde veri depolanan noktalar moleküler boyutta olduklarından hard diskin içindeki bir toz tanesi bile plakaları çizerek onlara zarar verebilir. Bunun için hard diskler tozsuz ortamda üretilir ve üretildikten sonra kapatılır. İç basınçla dış basıncın dengelenmesi için de çok iyi filtrelenmiş bir havalandırma deliği bulunur.
hdd hole Hard Disk Nasıl Çalışır?

Plakalar ortalarından geçen bir mil üzerine belirli aralıklarla yerleştirilirler ve bu mil etrafında bir motor tarafından belirli bir hızda sürekli döndürülürler. Böylece plakanın üzerinde duran okuma/yazma kafası plakanın yaptığı bu dönme hareketi sayesinde bir iz boyunca işlem yapabilir.
Okuma/Yazma Kafaları

Bir okuma/yazma kafasının görevi adından da anlaşıldığı gibi plaka üzerinde okuma/yazma işlemlerini yapmaktır.

hdd ic Hard Disk Nasıl Çalışır?

Aslında bir okuma/yazma kafası yaklaşık 1 mm2 çapındaki minyatür bir elektromıknatıstan başka bir şey değildir. Aşağıdaki resimde en basit haliyle bir okuma/yazma kafasını görebilirsiniz. Kafalar okuma yazma işlemi sırasında plakayla temas etmezler, dönen plakaların yarattığı hava akımı kafaları plakaların sürekli bir miktar yukarısında tutar. Eski disklerde plakayla kafa arasında 0,2 mm civarında bir boşluk varken modern disklerde bu boşluk 0,07 mm civarındadır. Disk çalışmadığı zaman da kafalar plakalar üzerinde Landing Zone denilen bölgelerde sabit olarak dururlar. Bu bölge bilgi depolamak için kullanılmaz. Güçte ani bir kesilme veya dengesizlik sonucu kafa disk yüzeyine çarpar ve Head Crash dediğimiz kafa çarpma olayı olur. Kafa landing zone yerine bir sektörün üzerine düşerse o sektör hasar görerek kullanılamaz hale gelir ve kullanılamayan bu bozuk sektöre Bad Sector denir. Diski tekrar sorunsuz kullanabilmek için Scandisk gibi bir araç kullanarak diskteki bad sectorler kullanılmamaları için işaretlenmelidir. Başka bir yöntemse diske low level format atarak sektörleri tekrar oluşturmaktır, bu esnada sektörler plakadaki bozuk kısımlar atlanarak sağlam bölgelerde tekrar oluşturulur.

Okuma/yazma işlemi aslında çok karmaşıktır; bunu sizlere en basit haliyle anlatmaya çalışacağım: Bir plakaya bilgi yazmak için kafadan plakaya akım dalgaları gönderilir ve bu akımla yüzeydeki hedef nokta polarlanır. O nokta manyetik polarizasyonuna göre 0 veya 1 değerini alır ki ikili sistemle çalışan bilgisayarlarımız için anlamı olan tek değerler bunlardır. Okuma sırasındaysa okunacak noktanın kafadaki boşlukta yarattığı manyetik alanın yönüne göre o noktanın değerine (0 veya 1) ulaşılır.
head Hard Disk Nasıl Çalışır?

Aslında bir kafada okuma ve yazma için ayrı kısımlar bulunur ve yukarıdaki şekilde olduğundan çok daha karmaşıktır.

Kafaların disk yüzeyinde içeriye ve dışarıya doğru hareketini sağlayan ayrı bir motor vardır ve kafalar bu motora bağlı kolların ucunda dururlar. Kafayı tutan kolla kafadan oluşan yapıya Head Gimbal Assembly (HGA) denir. Bu motor sayesinde kafa, plaka üzerindeki farklı izler üzerinde işlem yapabilir. Modern disklerde voice coil adı verilen motor teknolojisi kulanılır. Çalışma prensibi hoparlörle aynıdır.

act Hard Disk Nasıl Çalışır?

Sarımlardan akım geçtiğinde HGA denen yapı hareket eder ve sarımlardan geçen bu akımın yönüne göre kafa plaka yüzeyinde içe ve dışa doğru hareketler yapar. Bu sayede bir okuma/yazma kafası palaka üzerindeki farklı izlere gidip gelebilir.

Kontrol Kartı

Son olarak inceleyeceğimiz kısım ise kontrol kartı. Bir kontrol kartının diski “kontrol” ettiğini söyleyebiliriz. Plakalardaki sektölerin, izlerin, hatalı sektörlerin ve landing zone denen bölgenin fiziksel yerleri kontrol kartına kaydedilir ve kontrol kartı da kafaları bu bölgelere yönlendirir. Hard diskler bilgisayarlarımızla veriyollarını kullanarak haberleşirler ve veriyoluyla hard disk arasındaki bağlantıyı kurmak da kontrol kartının en önemli görevlerindendir.

hdd kk Hard Disk Nasıl Çalışır?

Diskin tamponlama için kullandığı bellek ve veriyoluyla haberleşmesini sağlayan kontrol yongaları bu kartın üzerindedir. Hard disk arızaları kontrol kartı yüzünden de meydana gelebilir, bu durumda diskinizin kontrol kartını aynı model bir kontrol kartıyla değiştirerek diskinizi tekrar kullanılabilir hale geitrebilirsiniz. Kontrol kartı hard diskin alt kısmına vidalanır ve sadece tek bir bağantıyla diske bağlanır, bu yüzden kontrol kartını değiştirmek çok kolay bir iştir.

Bir Hard Diskin Kapasitesini ve Performansını Belirleyen Özellikler



Bir hard diskin nasıl çalıştığını öğrendikten sonra bir hard disk hakkında yorum yapabilmek için bilmemiz gerekenlere kısaca bir göz atalım.

Hard disklerde kapasiteyi plakalardaki veri yoğunluğu ve plaka sayısı belirler. Modern disklerde çift yüzlü ve 80 GB`a kadar veri depolayan plakalar kullanılır. Bir hard diskin performansı hakkında yorum yaparken kullandığımız en önemli kavramlar plakaların dönüş hızı, erişim süresi ve veri aktarım hızıdır.

- Dönüş Hızı: Plakarın dönüş hızıdır. Plakalar masaüstü sistemlerimizde kullandığımız IDE disklerde genelde 5400 veya 7200 RPM (Rotates Per Second, dakikadaji dönüş hızı) hızında dönerken SCSI disklerde bu hız 15000 RPM`ye kadar çıkabilir.

- Erişim Süresi: Okuma/yazma kafasının disk üzerindeki bir noktaya ulaşması için geçen süre. Ortalama erişim süresi modern IDE disklerde 10 ms`nin altındayken SCSI disklerde daha da düşüktür.

- Veri Aktarım Hızı: Hard diskin saniyede aktarabildiği veri miktarıdır. Kullanılan arabirime ve diskin özelliklerine göre değişir.

Arabirimler

Günümüzde hard diskler için en çok kullanılan arabirimler masaüstü sistemlerimizde görmeye alışıtığımız IDE ve sunucularla iş istasyonları pazarına hakim olan SCSI`dir.

IDE bir donanım standardı değil, işlemciyle hard disk arasındaki veri akışının kontrolüyle ilgili bir standarttır. IBM`in Advanced Technology (AT) arabiriminden geliştirilen Paralel ATA (AT Attachment) arayüzüyle arabirim için bir komut seti tanımlanarak hard disk ve bilgisayar arasındaki haberleşme için evrensel bir standart oluşturuldu. IDE arabirimin yaratılış amacı uygun fiyat ve uyumluluktur, bu yüzden de masaüstü sistemlerde kısa zamanda en yaygın arabirim haline geldi. Paralel ATA arayüzü sürekli gelişerek günümüzde Ultra ATA/133`le 133 MB/s hızına ulaştı ve bundan sonra da yerini Serial ATA`ya bırakması bekleniyor.

Serial ATA`da veri iletimi paralel değil seri olarak yapılıyor, Paralel ATA`ya göre avantajlarını kısaca aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:

  • Daha az pin ve daha düşük voltaj.
  • Daha ince bağlantı kablosu (Belki de biz son kullanıcıların ilgisini en çok çeken özellik, bu sayede kasa içi hava akımını düzenlemek çok daha kolay olacak).

  • Daha gelişmiş hata bulma ve düzeltme olanakları.

SCSI arabirimiyse günümüzde profesyonel uygulamar için sunucularda ve iş istasyonlarında kullanılır. SCSI arabirminin maliyeti IDE`ye göre oldukça yüksektir. SCSI arabiriminin IDE arabirimine göre en büyük avantajı asenkron çalışmasıdır, yani IDE aygıtlarda olduğu gibi aynı kontrolcüye bağlı SCSI aygıtlar birbirlerinin performansından ve veri aktarımından çalmazlar. Ayrıca SCSI arabirimi için kullanılan “SCSI Host Adapter” kartlar üzerlerinde veri aktarımını düzenlemek için ayrı bir işlemci ve çoğu zaman da tampon olarak kullanmak için ek bir bellek bulundururlar ve bu yüzden SCSI aygıtlar sisteme IDE aygıtlara göre çok daha az yük bindirirler. Paralel ATA ile kanal başına sadece iki aygıt kullanılabilirken SCSI arabirimiyle her kanala 15 taneye kadar cihaz bağlanabilir. Bu sayı stanadart masaüstü sistemlerin ihtiyaçlarının çok üstünde olsa da özellikle sunucuların ihtiyaçlarını düşünürsek onlar için bir gerekliliktir.

hdd lm Hard Disk Nasıl Çalışır?

IDE arabirimini kullanan disklerin aksine, SCSI diskler uzun yıllar boyunca sorunsuz çalışmak için üretilirler ve çalışma ömürleri IDE disklerden çok daha uzundur, sunucular için bu da bir gerekliliktir. Ayrıca sisteme bindirdiği yükün fazla olmaması ve erişim süresinin de daha az olmasından dolayı özellikle video montajı gibi sisteme çok ağır yük bindiren ve verilerin sabit bir hızda kesintiye uğramadan su gibi akması gereken uygulamalarda SCSI diskler IDE disklerden çok daha üstündür. SCSI disklerin bir avantajı da yapıları gereği çoklu erişim için uygun olmalarıdır. Bir IDE diskte bir dosyaya aynı anda iki kaynak ulaşmak isterse performans çok düşer ama SCSI disklerde bu performans düşüşü IDE disklerdeki gibi abartılı boyutlarda olmaz ki bu da sunucular için hayati öneme sahiptir. Eğer evinizde bir ağınız varsa ağdan kopyalanmakta olan bir dosyayı siz de kullanmaya çalıştığınızda bunu açıkça görebilirsiniz. SCSI hakkında detaylı bir yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

RUNE OF MAGİC CLASS SORUSU

Arkadaşlar ben DRUID+MAGE yaptım sizce iyi mi ?

Birde daha iyisi varsa yan classı nasıl degiştiricegimi söylerseniz sevinirim. 


cevap
Normalde Priest icin soracak olsaydin rahatlikla söylerdim fakat Druid skilleri hakkinda fikrim yok ama sunu söylemeliyim bir Priest in yanina verdigi elite skiller ve ortak skiller bakimindan en kötü secim Mage olurdu.

Priest/Scout veya Priest/Knight güzel bir secim olabilir. Özellikle P/K karakterler defans acisindan cok iyiler ve solo dungeon yaparken hic zorlanmiyorlar.

Cep Telefonu Nasıl Çalışır?

Cep telefonu bildiğimiz biçimiyle ilk olarak ABD'de Bell Laboratuarları'nda çalışan Martin Cooper adlı bir mühendis tarafından 1973 yılında icat edildi. Gördüğünüz gibi cep telefonları oldukça kısa süre öncesinde kullanılmaya başlanmasına rağmen hepimizin gündelik yaşantısına çabucak girdi. Artık kısa süre için bile olsa evden çıkarken cep telefonumuzu yanımıza almadığımızda kendimizi huzursuz hissediyoruz.
Gerçekten elimizin altındaki çok sayıda telefon numarası ile neredeyse her yerde telefon görüşmesi yapabilmek, bunun yanında sürekli ulaşılabilir olmak çok önemli bir kolaylık. Bunlar güzel ama cep telefonlarının nasıl çalıştığını ve görüşmeleri nasıl sağladığını biliyor musunuz?

Cep telefonları ilk üretildikleri zamandan beri sürekli bir değişim içinde oldu. İlk olarak analog sistemler olarak başlayan hizmet zaman içinde sayısal sistemlere dönüştü, bunun yanında veri iletişimi çok hızlandı. Bu hızlı veri iletişimi ile artık basit ve çok pahalı olmayan cep telefonlarıyla bile internete bağlanmak ve elektronik postalarınızı okumanız olanaklı. Bunun yanında daha gelişmiş modelleri kullanırsanız "3G" denilen üçüncü kuşak iletişim sistemi ile cep telefonunuzdan televizyon veya başka videolar izleyebilirsiniz. Cep telefonunuzla basit bir görüşme yapmanız bile dünyanın her yerindeki mühendislerin ortak çabası sonucu geliştirilen oldukça karmaşık ve iyi işleyen bir sistem sayesinde olmakta. Aşağıda bu sistemi kısaca anlatmaya çalışacağız, bu bilgiler cep telefonunuzu kullanırken çok işinize yarayacak.

Konuya cep telefonunun kendisinden başlamak daha iyi olacak. Cep telefonları oldukça karmaşık elektronik aletler olsa da çalışma biçimlerini bir telsize benzetmek kolaylık sağlayacak. Cep telefonları temelde radyo dalgaları kullanarak konuşmaları ileten telsizlerdir. Telsizler belki biliyorsunuz tek yönlü konuşmayı taşırlar, örneğin karşı tarafı dinlemek için bir düğmeye basarak beklersiniz. Cep telefonları ise kullanımı kolaylaştıran bir biçimde iki yönlü konuşmayı ileten devrelere sahiptir. Bunun için cep telefonları birbirine yakın değerde iki ayrı frekansta fakat her cep telefonunda farklı olan radyo dalgaları kullanırlar. Cep telefonları böylece telsizlerin aksine kullanıcıya bir gizlilik sağlarlar. Aynı frekans çiftini kullanan cep telefonlarının var olması olanaksız değildir fakat aynı kapsama alanı içinde bulunmaları çok küçük bir olasılık olacaktır.

Cep telefonları ilk ortaya çıktığında sistem analog bilgi taşıyan radyo dalgalarıyla çalışıyordu. Bu 1G (Birinci Kuşak) denilen sistemde ses bildiğimiz ahizeli telefonlarla aynı biçimde iletiliyordu. 1G cep telefonlarında aranılan telefon numarası çevirme de yine eski telefonlara benzer bir sistem ile yapılıyordu. 1G sistemi içerdiği sakıncalar ve ses kalitesinin düşük olması nedeniyle kısa sürede kullanımdan kaldırılarak şimdi çoğu ülkede kullanılan 2G sistemine geçildi. 2G sisteminde ses dahil bütün işlemler sayısal (dijital) dönüşüm yapılmış sinyallerle yapılır. Biliyorsunuz şu günlerde de 3G sistemi yaygınlaşmaya başladı, bu sistemde ise çok hızlı veri iletimi ve gelişmiş çoklu ortam özellikleri mevcut.

Bir cep telefonu içine SIM kart yerleştirilip ilk olarak açıldığında etraftaki baz istasyonlardan uygun birinin yaydığı SID (Sistem Tanıtım Şifresi) sinyalini dinlemeye başlar. Bu sinyali aldığında bu şifrenin telefon içine yerleştirilmiş telekom şirketinin şifreleriyle aynı olup olmadığını kontrol eder. Böylece telefon ekranında ilgili telekom şirketinin ismi belirir. Böyle bir SID şifresi alınmadığı durumlarda ise telefon ekranında bildiğiniz "Ağ yok" veya anlaşmalı olmayan telekom şirketi ağı bulunduğunda ise "Sadece Acil Aramalar" veya benzeri bir mesaj görünür. Cep telefonunuz SID sinyaline karşılık bir başka sinyal göndererek Arama beklediğini baz istasyonuna bildirir. Bu bildirim ile baz istasyonu cep telefonunuzun yerini dışarıdan gelen bir Arama sırasında kullanmak üzere veri tabanına ekler. Bir baz istasyonunun yaydığı radyo dalgalarının ulaşabildiği birkaç kilometre karelik alana iletişimciler hücre (cell) adını vermişlerdir. Bazı durumlarda cep telefonları için kullanılan hücresel telefon (cellular phone) terimi buradan gelir.

Cep telefonunuzla bir Arama yapmak istediğinizde biliyorsunuz Aramak istediğiniz numarayı ekrana yazarak başlarsınız. Bu numarayı çevirmek için "Ara" veya "Yes" düğmesine bastığınızda telefonu en yakındaki baz istasyonunu bulur ve telefon numarası, seri numarası ve aranacak numarayı bildiren bir mesaj yollar. Bu mesajdaki bilgiler telekom şirketinin veri tabanında bulunan sizin abonelik bilgilerinizle karşılaştırılır ve uygun bulunursa karşı telefon numarasına Arama sinyali gönderilir. Karşı telefon hazırsa görüşme başlatılır ve ücret hesabı için sayım başlatılır.
Bir arkadaşınız sizi aradığında, baz istasyonlarının bağlı olduğu merkez sizin yerinizi yani hangi baz istasyon yakınında olduğunuzu veri tabanından araştırır. Bu bilgiye ulaştığında ise sizin cep telefonunuza bir frekans çifti belirler ve telefonun zilinin çalmasını sağlar. Siz farkına varmadan yapılan bu işlemlerden sonra telefonunuzu açtığınızda arkadaşınızla konuşmaya başlarsınız. Aslında saptanan bu frekans çiftlerinin sayısı sonsuz değildir. Bu sayı baz istasyonunun kapasitesine ve teknik özelliklerine göre değişir, örneğin 395 adet olabilir. Bu baz istasyonunun radyo dalgalarının ulaştığı alan içinde 395 kişinin cep telefonuyla konuşabilmesi anlamına gelir. Doğal olarak bu sayı çok azdır ve kalabalık bir kentte aynı anda binlerce kişi cep telefonunu kullanmak isteyecektir. Bu durumda bütün bir kenti radyo dalgalarıyla kaplayan ve kentteki cep telefonu abonesi kadar frekans çifti kapasitesi olan bir baz istasyonu kurmak sorunu çözecektir ama böyle bir sistemi yapmak olanaksızdır.

Bu sorunu aşmak için mühendisler dahiyane diyebileceğimiz bir çözümle bir alanı küçük baz istasyonlarıyla döşerler. Bu baz istasyonları da yedili gruplar halinde birleşerek grupları oluştururlar. Bir grubun merkezinde bulunan baz istasyonu diğer baz istasyonlarından gelen bilgileri toplar ve mobil yönlendirme merkezi (MSC, Mobile Switching Center) denilen bölgesel bir merkeze yönlendirir. Burası da sinyalleri uydu veya karasal hatlarla telekom şirketinin hatlarına yönlendirir. Böylece bir kullanıcı telefonuyla görüşme yaptığında bütün sistemin kaynaklarını değil, sadece bir baz istasyonunun frekans çiftini kullanır. Böylece kalabalık bir bölgede birçok baz istasyonunda çok sayıda kullanıcı aynı anda görüşme yapma olanağı bulmuş olur. Bu sistemdeki tek sorun hareket halindeki kullanıcılardır. Bu kullanıcıların hareketleri sırasında görüşmenin kesilmemesi için baz istasyonları özel bir iletişim mekanizmasıyla kullanıcıları birbirine devrederler. Nadiren kullanıcının geçtiği baz istasyonunda kullanıma hazır bir frekans çifti olmadığında veya bu iletişimde bir aksama olduğunda görüşme kesilebilir. Bu yüzden önemli görüşmelerinizi yaparken sabit kalmaya çalışmalısınız.

Pusula nasıl kullanılır?

PUSULA İLE YÖN BULMA

- Pusula ile ilgili 3 temel beceriyi öğrenmelisiniz.
- Kerteriz ayarlamak
- Kerteriz almak
- Kerteriz takip etmek

Kerteriz: En basit anlamıyla, manyetik kuzey (pusulanın manyetik iğnesinin gösterdiği yön) ile hedef nokta arasındaki açıdır.

KERTERİZ AYARLAMAK:
Önceden harita üzerinden (Bakınız Silva 1-2-3 Sistemi) okunmuş veya arazide alınmış kerteriz açılarını kullanarak ilerlemek için pusulayı ayarlamanız gerekir. Pusulanın ayarlanması demek, döner bilezik üzerinde uygun rakamın (kerteriz açısı) referans çizgisi ile kesiştirilmesi demektir. Örnek olarak; eğer sapakta indiğinizde 60 derece ile yaklaşık 10 dakika yürüdüğünüzde uygun bir kamp alanına varacağınız söylendi ise yapmanız gereken şudur: Sapakta indikten sonra pusulanızı çıkartıp döner bilezikteki 60 rakamını referans çizgisi ile çakıştırırsınız. Sonra pusulanın tamamını (yürüyeceğiniz için vücudunuzu da) döndürerek, manyetik iğnenin kuzey ucu ile bilezik üzerinde "N" (kuzey) işaretini çakıştırırsınız. (Silva pusulalarda kuzeyi göstermesi gereken bütün bu bölümler kırmızıdır ve hızlı çalışırlar). Pusulanızın üst kısmında yer alan "gidilen yön" okları size kamp alanının yönünü göstermektedir. Bu hedefe gitmek için bazı noktalara dikkat etmeniz gerekir ama merak etmeyin biraz tekrarla pusula kullanımında uzmanlaşırsınız.

Unutmamanız gereken, pusulanın manyetik olarak ölçüm yaptığıdır. Tükenmez ve otomatik basmalı kalemler, sırt çantası iskeletleri, metal bilezikli saatler, yüzük, araba gibi metal cisimler ile cep telefonu, bilgisayar benzeri manyetik dalgalar yayan bir ekipmanın pusula ibresini saptıracağını düşünmelisiniz. Ölçümler bu tip cisimlerden uzakta yapılmalıdır.

Belli yerlerde kayaların içinde çok fazla ferro-metal var ise, pusula ile yön bulmak olanaksızdır. Ülkemizdeki en bilinen örneklerden birisi de Uludağ ve volfram madenidir.

KERTERİZ ALMAK
Kerteriz ayarlamak için ilk önce kerteriz almanız gerekir. Bunu harita üzerinde öğrenebilirsiniz (Silva 1-2-3 Sistemi) ya da arazide gitmek istediğiniz noktaya giderek yapabilirsiniz. Diyelim ki, ileride bir tepeye çıkmak istiyorsunuz. Aranızda belirgin bir coğrafi engel yok ama ormanın içine girdiğinizde ağaçlar zirveyi görmenize engel olacak ve siz ormanın içinde yol bulmakla uğraşıp vakit kaybetmek istemiyorsunuz. Yapmanız gereken zirvenin kerterizini almak. Kerteriz almak için pusulayı, gidilen yön oku zirvey gösterecek şekilde elinizde tutmanız gerekir. Daha kolay ve hassas ölçüm yapmak için pusulayı göz seviyenizde tutabilirsiniz ama pusula tabanının yere tam paralel olması gerektiğini unutmayın. Döner bileziği çevirerek manyetik kuzey ibresi ile kuzeyi gösteren "N" işaretini ve kırmızı oku çakıştırın. Çakışma noktasında kapsül içindeki çizgiler ile ibre paralel olacaktır. Böylece manyetik kuzey ile hedef arasındaki açıyı, kerteriz açısını bulursunuz.

Orman içinde yürürken sıklıkla pusulayı kullanarak ilerleme yönünüzün doğru olduğunu kontrol edin. Kerteriz çaısını okumanız şart değildir ama kapsülün kazara dönmesi durumunda yanlış yöne sapacağınız kesin olduğundan kerteriz açısını ezberlemek ya da not etmek iyi bir alışkanlık olur.

KERTERİZİ TAKİP ETMEK
Alınmış kerterizi izlemek teorik olarak basittir ama hepimiz biliriz ki arazide uzakta belirgin görünen noktalar örneğin bahsettiğimiz zirve, biz ilerledikçe görünmez olurlar ve yön şaşırabiliriz. Arasıra pusulalarımızdan yapacağımız yön kontrolü çok sağlıklı olmaz. Hiç hata yapmamak için pusulayı hep elimizde tutmamız gerekir. Onun yerine ilerlememiz gereken hayali bir çizgi üzerinde belirgin noktalar saptayıp devam etmek daha kolaydır. Mesela, berlirgin bir ağaç tam olarak ilerleme hattımızdaysa, ilk önce ağaca gideriz. Bunu yaparken ağacı görerek bir gölün çevresinden dolaşabiliriz, biraz sağa ya da sola kayarak köprü geçebiliriz. Ağaç bizim birinci kerteriz noktamızdı ve yanına geldiğimizde pusulamızdaki kerteriz açısı yine varmak istediğimiz noktayı, zirveyi göstermektedir. Zirveyi göremesek bile başka ara kerteriz noktaları belirleyerek adım adım hedefe varırız.

GERİDEN KESTİRME
Zaman zaman ara kerteriz noktalarınızı kaybedebilirsiniz. Geriden kestirme tekniği ile fazla zaman kaybetmeden doğru yönde ilerlemeye devam edersiniz. Bunun için bir önceki kerteriz noktanızı görmeniz gerekmektedir.

Geriye dönün ve pusulanızı da kendiniz ile beraber döndürün. 180 derece döndüğünüzde pusulanın Güney (beyaz) ibresi kapsülün içindeki kuzey okuyla çakışmalıdır. Bu halde gidilen yön okunun önceki kerteriz noktasını gösteriyor olması gerekir. Eğer göstermiyorsa gösterinceye kadar sağa ya da sola hareket edin. Bu işlemi rotadan saptığınızı düşündüğünüz her zaman yapın.

DÖNÜŞ KERTERİZİ
Diyelim ki zirveye vardınız ve aynı yolu izleyerek dönmek istiyorsunuz. Kampınızın ya da arabanızın kerterizini almadınız hatta artık onları göremiyorsunuz. Geri dönmeniz hala çok kolay. Yola çıktığınız nokta ile kerterizini aldığınız varış hedefi arasında 180 derece açı farkı vardır. İki ayrı teknikle dönüş yolunuzu bulabilirsiniz.

Birinci yöntemde kerteriz açınızı matematik olarak 180 derece ayarlarsınız. Eğer kerteriz açınız 180 den küçük ise 180 derece ekleyin; 180 dereceden büyükse 180 çıkartın. Dönen bileziği ayarlayın ve gidilen yön oku sizi başlangıç noktanıza geri götürecektir.

İkinci yöntemde mevcut kerteriz açısını değiştirmeden aynen geri kestirme yönteminde olduğu gibi manyetik ibrenin güney ucunun kapsül içindeki kırmızı yön okuyla çakıştırdığınızda pusula 180 derece dönmüş olur.

ENGELLERİN ÇEVRESİNDE YÖN BULMAK
Eğer kerteriz açınızla ilerlerken arkasını göremediğiniz yani ara kerteriz alamadığınız bir yere gelirseniz ne yapacaksınız?

Yapacağınız tek şey yanlara kaymak ve devam etmektir. Eğer sağa ya da sola kaç metre veya pratik olarak kaç adım kaydığınızı ölçerseniz, engeli geçtikten sonra bir o kadar ters yöne ilerlersiniz. Böylece engeli çizgisel olarak yapmanız gerektiği gibi aşarsınız. Bu işlemi yaparken iki önemli dikkat edilecek nokta vardır. Birincisi, yana kayma, sağa ya da sola 90 derece ile yapılmalıdır. Çapraz kaymalar hata yapmanıza yol açar. İkincisi ise yana kaydıktan sonra da kerteriz açısı ile ilerlemeye devam etmektir. Zaten aksi durumda çapraz ilerlemiş olursunuz.

SILVA 1 - 2 - 3 SİSTEMİ

1. Başlangıç ve varış noktalarını pusula ile birleştir. Harita üzerinde gitmek istediğiniz hayali çizgiyi pusulanın bir kenarına gelecek şekilde pusulayı haritaya yerleştir.



2. Kerteriz açısını bulun. Döner bileziği döndürerek üzerindeki kırmızı "N" harfini haritanın kuzeyine getirin. Kapsül içindeki meridyen çizgileri haritanın kuzey-güney çizgilerine paralel olacaktır. Bileziği kenarındaki referans çizgisine denk gelen açıyı okuyun.



3. Kerteriz açısını takip edin. Pusulayı yere paralel olark gövdenizin önünde tutarak manyetik iğnenin manyetik iğnenin kırmızı ucu ile kuzey okunun kırmızı kısmını tamamen üst üste bindirin. Gidilen yön okunun gösterdiği yön tam olarak haritada gitmek istediğiniz noktayı göstermektedir. Başınızı kaldırıp ileri baktığınızda göze çarpan bir yer işaretini belleyin ve ona doğru yürüyün. Bu işlemi hedefe varıncaya kadar tekrarlayın.



4. (Aynalı Pusulada) Aynalı bir pusula kullanırken pusulayı öyle tutmalısınız ki tabanı yere paralelken hem aynadan pusula tabanını görebilmeli hem de kapaktaki V çentiğinden kerteriz alabilmelisiniz. V çentiği, aynadaki siyah çizgi ve referans çizgisi aynı doğrultuda olmalıdırlar.

Koşu bandı nedir ?

Uygun ayakkabı seçmezseniz ya da çorapla koşmayı denerseniz, ayak bileğinizden dizinize kadar tedavisi son derece zor sorunlarla karşılaşabilirsiniz.


Sağlık için spor yapanlar; sakatlanıp dayanılmaz ağrı ve acılara katlanmak istemiyorsanız dikkat! Evinize aldığınız masum spor aletleri bile tehlikeli olabilir. Prof. Dr. Işık Akgün size evde spor yapmanın tüm inceliklerini anlattı..

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Işık Akgün evde en sağlıklı şekilde spor yapmanın yollarını açıkladı: Yanlış yapılan spor, vücutta ağrılar oluşmasına yol açabilir. Özellikle evlere koyulan ve bilinçsizse kullanılan koşu bantları ayak bileği, diz, kalça ve belde ağrılar yaratabilir. Bu ağrılar belli bir süre sonra devamlı hale gelip günlük yaşantıyı da etkiler.

Ayakkabısız koşmayın!

Bu durumun en önemli nedenlerinden biri, evde bir yürüyüş aleti olmasına rağmen koşu bandında iyi bir ayakkabının kullanılmaması, bandın üzerinde basit ayakkabılarla hatta çorapla koşulmasıdır.

Bandın seçimi önemli

Koşu bandının seçimi de çok önemlidir. Son yıllarda koşu bantlarında teknolojik gelişmeler çok fazla ama yine de günümüzde satılan koşu bantlarının bir kısmı yumuşatıcısı yani tartanı olmayan bantlardır. Bu durumda siz yere ayağınızı koyduğunuz anda verilen güç aynı şiddette ayak bileğine, dize ve kalçaya gelir. Bu da eklemdeki kıkırdaklar üzerine aşırı yük getirir. Belli bir süre sonra da ağrıya neden olur. Bu yüzden koşu bandı seçerken mutlaka yumuşatıcısı olan bantlı koşu cihazlarını seçmek gerekir. Bu yumuşatıcıların sıfırdan 8'e kadar modelleri bulunur. Bunları kendi ritminize ve vücut yapınıza göre ayarlayabilirsiniz. Özellikle yürüyüşlerin dışında yapılan koşularda bu bantların gerçekten son derece önemlidir.

Süreyi abartmayın

Ayrıca koşu bantlarının kullanım sisteminde de bazı hatalar yapılıyor. Spor yapmanın çok faydalı olduğu düşünülerek her gün 45 dakika banda çıkanlar var. Üstelik bu 45 dakikanın son 20 dakikası koşu tarzında yapılıyor. Bu kadar yoğun bir tempo eklemlere aşırı yük getirerek ağrı yaratır, sonra da kıkırdak hücrelerini etkileyerek kayba yol açar. İdeal olanı iki günde bir yarım saati geçmeyen yürüyüşler ve koşular yapmaktır. Özellikle ağrı başladıktan sonra mutlaka bir doktor kontrolünden geçmek ve koşu bandı kullanım programı almak gerekir. Bu tip ağrıları olan kişilerin yürüyüşlerini özellikle toprak zeminde veya tartan zeminde (halı sahalarda kullanılan madde) yapmalarını öneririm. Eğer illa yürüme bandında yürüyüş yapılacaksa 4-4.5 hızı geçmeyecek şekilde 20 dakika ile 30 dakika arasında yürüyüş yapılabilir. Ancak özellikle koşulmasını öneriyorum.

Spordan önce ısının

Spor yaparken oluşan sakatlıkların, ısınmadan spora başlandığı hallerde artırdığı söylenmektedir. Spor öncesinde yapılan germe ve ısınma hareketleri yanlış spor yapıldığı taktirde sakatlanma oranını azaltmaz. Sadece sizi spora hazırlar. Ayrıca spora çabuk konsantrasyon açısından fayda da sağlar.

Düşük ağırlıkla çalışın

Özellikle vücudunu geliştirmek isteyen kişiler, birden gereksiz ağırlıklar kaldırmaya başlayarak omuz bölgelerinde ağrı yaratabilirler. Bu durum onları spor yapamayacak hale bile getirebilir. Bu durumun önüne geçmek için tavsiye edilen, düşük ağırlıklarla ve sık tekrarlarla çalışmanın sürdürülmesidir. Daha sonra kademeli olarak ağırlık arttırılabilir.

Kaç dakika egzersiz?

Aletlerin sayısına göre her alette geçirilecek süre de faklıdır. Yürüme bandı için 20-30 dakika, egzersiz için 15 dakika idealdir. Adale çalıştırıcılarda özellikle de bacak adalelerini çalıştıran aletlerde 10 defadan iki set, üst grubu çalıştıran aletlerde düşük ağırlıklarla 10 defadan iki set yapılabilir. Ay yürüyüşü denilen alette ise direnci sıfırdan başlatıp yavaş yavaş artırarak yaklaşık 15 dakikalık egzersizi öneririm. Egzersizin başında ve sonunda vücudu esnetici egzersizler yapmak da son derece faydalıdır. Bunun iki yararını göreceksiniz. Birincisi adale ve tendonlarınızı spora hazırlarsınız. İkincisi ise adele ısısını artırarak konsantrasyonunuzu yükseltirsiniz. Öte yandan aletten alete geçiş sırasında bir-iki dakikalık molalar son derece yararlıdır. Çok uzun süreli ara vermekten ise kaçınmalısınız.

Spor zayıflatır ama...

Zayıflamak için spor mutlaka yapılmalıdır. Ancak çok aşırı kilolu olan bir kişiye bilinçsiz spor yapmasını öğütlediğiniz takdirde hastanın ölümüne bile neden olabilirsiniz. Bu nedenle kilo vermede öncelikle yapılması gereken şey doktor kontrolüne girmektir. Bir doktor tarafından kişinin metabolizması ölçülmeli, hormonal değerleri tespit edilmeli ve kilo vermeye başladığı andan itibaren yavaş yavaş kademeli artışlarla spor yapması teşvik edilmelidir. Bu spordaki birinci basamak yürüyüştür. Bu yürüyüşler tabii ki kilonuzun değerlerine göre 45 dakikaya varan dış ortamda ve toprakta yapılmalıdır. Spor salonlarında ise egzersizlere çok daha düşük zamanlarda ve adetlerde başlanmalıdır. Süre ve adet daha sonra yavaş yavaş artırılmalıdır.

Spor sırasında kişilerin kalp ritimlerini ve tansiyonlarını mutlaka kontrol ettirmeleri gerekir. Sağlıklı kişilerin de, normal kiloya sahip olanların da yapacakları egzersiz tiplerine göre kalp ritmlerini ve tansiyonlarını kontrol ettirme zorunlulukları vardır. Aksi taktirde çeşitli sağlık sorunlarının yaşanma ihtimali doğacaktır.

Sabah

HERKES FİKİRLERİNİ SÖYLESİN ARKADAŞLAR BENDE TAM OLARAK BİLMİYORUM.BİRLİKTE ÖĞRENELİM

Kalemi Kim İcat Etti?

"Yazı" dediğimiz şey, uygarlığın gelişmesi ve yayılması bakımından en önemli rol oynamış unsurlardan biri, belki de birincisidir. İnsanın düşüncelerini ve yaptığı işleri, denemeleri, çalışmalarının sonuçlarını, belirli konulardaki başarı ve başarısızlıklarını kaydedebilmesi,yazı sayesinde mümkün olmuştur. Fakat bildiğimiz anlamda gerçek kalemin yapılmasından önce de "yazı" yazmak için kullanılan bazı gereçler vardı.

Örneğin, taş devri insanı yaşadığı mağaranın duvarlarına karıdığı ilkel resimlerle,kendi çağına ilişkin bazı kayıtların günümüze kadar ulaşabilmesini sağlamıştır. İlkel insanın, parmaklarını bir takım bitkilerin renkli özsuyuna veya avladığı hayvanların kanına batırarak, boya, mürekkep yerine bundan yararlandığı bilinmektedir. Daha sonraları, renkli, katı toprak parçalarından, tebeşirden yararlanmıştı. Çinliler ,yazıdan ziyade resim figürü niteliğindeki harflerini, deve tüyünden fırçalarla çiziktirirlerdi.

Büyük bir ihtimalle,bildiğimiz anlamda ilk gerçek kalem Mısırlılar tarafından yapılmıştır. Eski mısırlılar,oyuk bir ince çubuğa bir bakır parçasını bağlıyorlardı. Bu ilkel kalemi,hokkaya batırılarak kullanılan eski tarz mürekkepli kaleme benzetebiliriz. Yunanlılar tarafından kaleme alınan ilk el yazısı 4000 yıl önceye aittir. Yunanlılar,bu iş için maden,kemik veya fildişinden yapılmış bir kalem kullanıyorlardı.Kağıt yerine de bal tohumuyla kaplı tabletlerden (fırınlanmış, düz yüzeyli toprak levhalardan,) yararlanmaktaydılar.

Daha sonraları, ince bir tüpü andıran, oyuk ve özel olarak yarık yapılmış kamış kullanıldı. İlkel bir mürekkebe batırdıkları bu kalemle papirüs üzerine yazılar yazılıyordu.

Orta Çağda kağıdın kullanılmaya başlamasıyla, kaz,kuğu ya da karga kanadı tüylerinden kalemler yapıldı. Bu tür kalemin ucu sivri ve yarıktı. Zaten İngilizce kalem kelimesinin karşılığı "pen", Latince "tüy" anlamına "penna" kelimesinden türemiştir.

Çelik uçlu kalemin kullanılmasına İngiltere"de 1780 yılında başlandı Fakat bu kalemin yaygın ölçüde kullanılması için 40 yıllık bir sürenin geçmesi gerekti. Modern yazı gereci olan dolmakalem, ilk olarak 1880 yıllarında, Birleşik Amerika"da yapıldı. Dolmakalemin ucu, genellikle 14 ayar altından yapılıyordu. Ucun sivri noktası da,osmiridyum veya iridyum"la sertleştiriliyordu.


Rappelz online'de İyi pet düşürmekiçin yapmamız gerekenler neler ?

Kart düşürmek için hangi kartların nerede düştüğünü iyi bilmek ve hedef belirlemek gerekir.
pet kartların nerede düştüğünü gösteren site adresi:
media.photobucket.com/image/rappelz card drop/easeeas/Rappelz/pets.jpg
 Kopyala yapıştır yapın, tarayıcınıza öyle siteye giriş yapın neyse konuya gelelim.

Örneğin ben iskelet düşürmek istiyorum şimdi onun nerede düşüceğini biliyorum ve orada pet farm yapmaya başlıyorum.Şu önemli! arkadaşlar kendinize bir alan bulmadan önce pot pet diriliş itemi lak v.b hız iksiri gibi itemlerinizi alın çünkü 1-2 saat kasmıcaksınız o bölgede iskelet çıkana kadar orada olucaksınız. Şimdi iyi bir alan buldunuz 5 veya 6 canavar olan bölgeden hiç çıkmayın  sürekli orada kesin hep aynı 5-6 yaratık spotlarını kesin ilk başlarda 1-2 saatte itemler düşmeyebilir ilerki saatlerde droplar gelmeye başlıyıcaktır.
Ayrıca hızlı yaratık öldürmeniz gerekmektedir ne kadar hızlı olursanız o kadar şansınız artıcaktır.
İyi şanslar kolay gelsin :)

Japonya'da internet hızı ne kadar.

Şimdi Japonya'da internet hızı 100mbps fiyat 31$
ayrıca japanyo'da 1 gbps internet devri başlıyıcak yakında.
Darısı bizim başımıza ne diyelim : )

Masaüstünü göster tuşu hangisidir?

Soru:Masaüstünü göster tuşu hangisidir?
Cevap:# Windows Logo + D: Masaüstünü gösterir.

Blogger'de blog nasıl açılır?

 Soru:Blogger'de blog nasıl açılır?
 Blogger seçmemin sebebi en iyi türkçe blog yaratma servisi olduğu  için ayrıca google firmasına aittir.


Cevap:İlk baş arkadaşlar mail.google.com  adresine giriyoruz. Gmail hesabına sahip olmamız gerekli bunun için hesap adlıktan sonra blogger.com girip GİRİŞ tuşuna basıyoruz ve artık blog yaratabiliriz.